Madame de Pompadour, Fransa Kralı XV. Louis'nin gözdesi, baş metresi ve ülkenin en güçlü insanlarından birisiydi.
Madame de Pompadour, Fransa Kralı XV. Louis'nin gözdesi, baş metresi ve ülkenin en güçlü insanlarından birisiydi.
1721'de Paris'te doğdu. Jeanne Antoinette Poisson adıyla vaftiz edildi. Babası François Poisson, banker bir ailenin yanında yemek servisi hizmetinde çalışıyordu. 1725'teki kıtlık günlerinde gıda karaborsası yapmaktan suçlu bulundu ve ancak sekiz yıl sonra dönebildiği Almanya'ya sürgün edildi. Giderken de kızını, özellikle burjuva kızlarını eğiten bir manastıra yerleştirdi. Bu arada annesi ve babası ayrıldılar.
Annesi 9 yaşındayken onu manastırdan evine aldı. Annesi tarafından götürüldüğü falcıbüyücü bir kadın kralın gözdesi olacağını söyledi. Buna çok inanan annesi de artık sürekli olarak "sen kralın metresi olacaksın" diyordu.
Adeta bunun için hazırlandı. Aldığı özel derslerin parasını da annesinin sevgilisi Charles Le Normant de Tournehem ödüyordu. Zengin bir banker olan bu şahıs 19 yaşına geldiğinde onu yeğeni Guillaume Le Normant d'Étiolles ile evlendirip, bütün mirasını da yeğenine bıraktı.
Yeğen Le Normant, zenginlerin salonlarında güzelliğiyle dikkat çeken karısına çok aşıktı; kral hariç karısının kimse için onu terk etmeyeceğini söylüyordu. İki çocukları oldu.
Ne var ki Jean Antoinette ve annesi için değişmez hedef kraldı. Bir av sırasında anne, kral ile kızını tanıştırdı. Sonuçta Jeanne Antoinette, bir maskeli baloya davet edildi. Partiye Roma'da av tanrıçası olan Diana kıyafetiyle katılan Jeanne Antoinette, kralın gönlünü çalmayı başardı.
Bir hafta sonra, Mart 1945'te Versailles (Versay) Sarayı'ndaki özel dairesine yerleşti. Artık kralın metresi olmuştu. İki ay sonra kocasından resmi olarak boşandı. Sonrasında da kral tarafından sarayda kalması için gereken soyluluk unvanı, ki bu verilebilecek en yüksek unvandı, markiz yapıldı. Pompadour Markizi olunca Madame de Pompadour olarak anılmaya başlandı.
Artık saraydaki konumu resmi olarak baş metresti. Onu çocukluğundan itibaren bu konumu için yetiştiren annesi aynı yılın Noel günlerinde öldü. Bir anlamda istediğini görmüştü, ama kızının sonraki zaman diliminde saraydaki gücünden yararlanamamıştı.
1746-1749 arası kraldan olan hamileliklerinin hepsinde düşük yaptı. 1750'den sonra kralla ilişkisi sadece dostluk ve sırdaşlığa dönüştü. Kimin yükselip kimin gözden düşeceğine dair verilen kararlarda çok etkili oldu. Kralın cinsel ilişkiye gireceği kadınlar için sarayın bahçesinde yer alan "Parc-aux-Cerfs" denen ve gizli metreslerinin kaldığı küçük evi onun yönettiği söylenir. Hakkında o kadar çok söylenti vardır ki hangisi doğru hangisi abartı bilinmemektedir.
1752'de "fahri düşes" unvanı verildi, 1756'da kraliçenin nedimeliğine atandı. Fransa'nın 1735'ten başlayarak yaklaşık kırk yıl süren maddi refah ve düşünce özgürlüğü dönemine denk gelmişti. Çok iyi bir sanat zevki vardı. Onunla birlikte sarayda sanat, estetik ve aydınlanma düşüncesi çok önemli oldu. Sanatçıları, bilim insanlarını, yazarları ve filozofları korudu. Voltaire'i sarayda mabeyin memuru ve vakanüvis yaptı. Sarayda çok sayıda tiyatro eseri oynattı, şölenler düzenledi.
Güzelliği, sanatçılarla kurduğu yakın ilişki ve gücü nedeniyle bugün ünlü müzelerde sergilenen çok sayıda tablosu ve heykeli yapıldı. Ağzının küçüklüğü o dönemin estetik yargısında hayranlık uyandıran bir özelliğiydi.
43 yaşındayken, 14-15 Nisan 1764 gecesi tüberkülozdan kan kusarak öldü. Annesinin yanına gömüldü.